BELLEK (23) | Cihan, Ergin, Polat, Zeki, Efendi, Ali ve Ünal… Cüreti kuşananlar üzerine…

Cezayir’de devrimci cephenin önderlerinden olan Ben H’midi, “devrim” için şöyle söyler bir konuşmasında: “Devrimi başlatmak yeterince zor, sürdürmek daha da zor, en zoru ise onu başarıya ulaştırmak. Ancak asıl zorluklar işte o başarının ardından gelecek.” Devrim tam da bu zorlukları göğüslemeyi göze alanların başarabileceği bir altüst oluştur kuşkusuz. Bu cüreti kuşanmak da bu cüreti kuşanarak ölümsüzleşenleri anmak, kaleme almak da hiç de kolay değil… Bir okurumuz, mücadele içerisinde geçen yıllarında tanıdığı yoldaşları kaleme alarak anlattı:

 

Cihan Çelebi (Erzingan)

“Bu değerli dostumla Sarıyer-Tabya üstü evlerinde tanıştım. Evlerine gidip gelmekteydim. Fedakâr, ilerisi için umut veren arkadaşlardan birisiydi ve hızla yükseliyordu. Biz yakalanıp içeri girdiğimizde alana gelen faşistlere tavır koyan, bir kaç kez karşı karşıya geliyor ve sözlü sataşma yapıyorlar. Cihan da “geleceğiniz varsa göreceğiniz var” diyor.

Cihan pusuya düşürülerek aramızdan ayırıyorlar. 1980 yılında onun ölümsüzleştiğini Davutpaşa’da iken öğrendik.”

 

Ergin Altun (Hanak/Ardahan)

“Bu değerli dostumla ortaokul ve liseyi beraber okuduk. 1974’te İstanbul’a geldik. Kendisi Sağmalcılar Cezaevi’nde İnfaz Koruma Memuru olarak çalışıyordu. Sık sık görüşüyorduk. Alibeyköy, Nurtepe ve Örnektepe’deki gece kondu mücadelelerine geliyordu. Cumartesi-Pazar günleri bu mücadelelere mutlaka katılırdı. Bölüşen ve paylaşan birisiydi.

Onu da en son 1978’de Örnektepe gecekondu mücadelesi sırasında gördüm. Vedalaştık. O daha sonra Kars Dedekorkut Enstitüsü öğrencisi oldu. Öğretmen olacaktı. Ergin sivil faşistler tarafından katledildi diye bilinse de aslında bir tartışma esnasında Dev-Yol kökenli birisi tarafından öldürüldü. Altun’un unutulmazlar kervanına katıldığını duyunca diğer yoldaşlarda olduğu gibi çok sarsılmıştım.”

 

Polat İyit (Ovacık/Dersim)

“Bu değerli kardeşimle Hasköy’de öğrenci iken tanıştım. Hasköylisesi öğrencisi idi o zamanlar. Haydar Ogur ile beraber 1977’de, o zamanlar Kasımpaşa ve Hasköy’de TKP’nin İGS’si okullarda etkindi. Bizimkiler az olduğu için sık sık darbe alıyor, bunlar tarafından pusuya düşürülüyorlardı. Böyle birkaç kez olunca biz onları okul paydosu çıkışında bir yoldaş ile beraber almaya başladık. Daha sonra biz tutsak düşünce yollarımız Davutpaşa Cezaevi’nde kesişti. O sıra Polat da yakalanıp gelmişti. Birlikte oralarda mücadeleyi sürdürdük.

Daha sonraki yıllarda cezaevi direnişlerinde öne çıkan, dışarıdaki kararlılığı ile bunu sürdüren çok değerli bir yoldaş oldu. Daha sonra kansere yakalanıp tedavisinin engellenmesi ile şehitler kervanına katıldı.”

 

Zeki Uygun (Sivas)

“Kendisiyle 1975 yılında Kars’ta tanıştık. Ardahan’ın Posof ilçesinde öğretmenlik yapıyordu. Daha sonraları İstanbul Nurtepe’de gecekondu mücadelesinde buluştuk.

Çok çalışkan, fedakar, inisiyatifli ve ileride çok ihtiyaç duyulacak yoldaşımızdı. Onu da Ünal’larla birlikte kaybettiğimizi duyunca çok etkilenmiştim.

Bu tür yoldaşlarımızın kayıpları çok ağır elbette. Bu tür kayıplarımızdan, yaşadıklarımızdan önemli dersler çıkarmamız lazım. Türkiye devrimci hareketi içinde Zeki, büyük bir kayıptır. Böyle kadroların yetiştirilmesi çok zor.”

 

Efendi Diril (Ovacık/Dersim)

“Bu değerli sıra neferi ile Küçükçekmece Sefaköy’de tanıştım. 1977’de orada tanıdık köylülerimizi birbiriyle tanıştırmak isterken tanıştık. Daha sonra alanlarda yine hiyerarşi gereği karşılaştık. İyi birlikteliklerimiz oldu. Onu en son Alibeyköy’de bir evdeki toplantıda gördüm. Sabahında biz yakalandık. Biz Selimiye’de iken bir Haziran sabahı Milliyet gazetesinin ilk sayfasında yayımlanan resminden tanıyarak ölümsüzler kervanına katılmış olduğunu öğrendik.

Kanarya’da faşistler katletmişler pusuda. Oralarda tanınıyordu. Eksikliği duyulan yoldaşlarımızdandır.”

 

Ali Geçgel (Mazgirt/Dersim)

“Bu değerli yoldaşımla Alibeyköy Demirdöküm fabrikasının 1977’de DiSK’e bağlı Maden-İş Sendikası’nın başlatmış olduğu grevde tanıştım. Sonraki dönemlerde alanlarda hiyerarşi gereği bulunduk. O da çok koşan, emek harcayan, çok fedakar bir arkadaştı. Birçok gecekondu mücadelelerinde beraber olduk.

Bir gün bir faaliyet sonrası çok yorulmuştuk. Eve geldik. ‘Bir şeyler alıp geleyim, bir şeyler yapalım’ dedim. Alıp geldim. Kapı açık olduğu için sessizce eve girdim. Baktım uzanmış, uyumuş. Üzerine paltomu örtmek istedim. Ona hiç dokunmadım. Çok yorgun olmasına rağmen ani bir refleks ile elini yastığının altına götürmesi saniye almamıştı. ‘Hey benim, ne yapıyorsun?!’ dediğimde kendine has konuşması ile karşılık vermiş, sonrasında o halimize uzun uzun gülmüştük.

1979’da vedalaştık, İzmir’e gitti ve Ali Kara ile birlikte ölümsüzler kervanına katıldı. Mücadelenin her döneminde ihtiyaç duyulan bir yoldaşımızdı. İdeallerimiz uğruna birlikte yola çıkıp çok erken kaybettiğimiz birebir yaşanmışlıklarımız hakkında bildiklerimizi kaleme almak oldukça zor olsa gerek.”

 

Ünal Küçükbayrak (Viranşehir/Riha)

“Kendisiyle bizzat tanışmamız İstanbul Eyüp, Alibeyköy, Güzeltepe, Nurtepe gecekondu mücadeleleri sırasında oldu. Bir dönem bu mücadele içerisinde beraber olduk. Kendisinin ismini bilmiyordum. Biz ona Kürt diye hitap ederdik. Ta ki bir randevu da yakalanınca, orada, polisler tarafından Ünal Küçükbayrak olarak ona hitap etmelerine kadar. O da benim ismimi o zaman öğrenmiş oldu.

Gerçekten bu uğurda düşenlerimiz elbette ki çok değerli ancak Ünal’ı yakından tanıyan birisi olarak diyorum ki, Ünal’la birlikte yapılan faaliyetten zevk almak, mutlu olmak çok başkaydı. Pratik faaliyetlerimizde onunla olunca bize acayip bir rahatlık, güven veriyordu. Çok kararlı, güven verici durumu vardı. Her şeye o siper oluyor, bizleri koruyor, kolluyordu.

Hiyerarşi gereği birçok yerde bir araya geldik. Kendisini tanımak benim için bir ayrıcalık olmuştur. Beraber yakalanıp, sorgulamalardan geçerken ortaya koymuş olduğu ilkeli tavrı, beni ilk defa gördüğünü, beni daha önceden hiç tanımadığını söylerkenki kararlılığı… Ben de onu hiç tanımadığımı, ilk defa gördüğümü söylemiştim. Sonra fırsat bulduğumuzda gözetim altında tuvalete çıkarılınca siyasi polise karşı sorgudaki tavrımız konusunda ortak bir şifre ile anlaşmıştık. Bu da yine onun o esnadaki yaratıcılığının bir ürünüydü.

Ünal çok yönlü arkadaşımızdı. Her türlü yeniliğe ilerlemeye açıktı. İçeride de çok önemli mücadele örnekleri vermiştir. Selimiye cezaevinden Davutpaşa cezaevine sürgün gittik. Oradaki mücadelenin öncülerindendi. Orada da yaptırımlara uymayarak hücre cezası alarak aramızdan zorla alınmış, Sultanahmet cezaevine hücre cezasını tamamlamak için gönderilmişti. Daha sonra bizi tekrar işkenceli operasyon ile Metris cezaevine orayı Mamaklaştırmak için götürdüler.

Ancak Mamak cezaevi müdürü umduğunu bulamadı. Hevesi kursağında kaldı. Çünkü Ünal’larla Metris’te yolumuz bir kez daha kesişti. Ve birlikte tekrar tüm şiddetiyle gelen baskıları göğüsledik.

Ünal’ı bir televizyon kanalında haberleri izlerken Dersim’de şehit düştüğünü duymam benim yıkımım olmuştu. 9 Can’la ölümsüzleşti. Çeşitli millet ve milliyetlerden Türkiye halklarının kurtuluş mücadelesinde ihtiyaç duyulacak önemli kadrolardan yeri doldurulamayacaklardandı.

Hepsini saygıyla anıyorum.”