Dogmatizmin kökenleri ve günümüzde tezahürleri -2

Marksizm’i cansızlaştırmak

İnsan bilgisinin doğruluğu pratikle sınandığında kanıtlanmış olur. Pratik-teori-pratik… şeklinde devam eden zincir bilgi teorisini anlatır.

“Aslında insan bilgisinin doğruluğu, ancak, önceden beklenilen sonuçlara toplumsal pratik süreci (maddi üretim, sınıf mücadelesi ya da bilimsel deney) içinde varıldığı zaman kanıtlanmış olur. Bir kimse çalışmasında başarılı olmak, yani öncesinde kafasında tasarladığı sonuçları elde etmek istiyorsa, kafasındaki fikirleri nesnel dış dünyanın yasalarına uygun kılmalıdır. Eğer kafasındaki fikirler nesnel dış dünyanın yasalarına uygun düşmezse, pratikte başarısızlığa uğrar.” (Mao Zedung, Seçme Eserler, c. 1, s. 398)

Bir bilginin katılaşıp dogma haline gelmemesinin yolu, onu pratikte sınamak ve çıkan sonuçları dikkate almaktır. Devrimcilerin varoluş sebebi, kitlelere iktidarı yıkmaları yönünde öncülük yapmaksa zaten esas itibariyle işlerinin “pratik” olduğunu söyleyebiliriz. Yani ürettikleri fikirlerin, planların, programların sınanmasını her an, her dönem gerçekleştirebilme imkanına sahiptirler. Dolayısıyla da akan zamana ve değişen sosyal ve toplumsal koşullara hızlıca uyum sağlamaları beklenir. Fakat bunun tersi pek çok olay vardır. Oluşturulan fikirler, inançlar pratiğin sınavından geçemezse bile savunulmaya devam edebilmektedir. Bu durumda çoğu zaman yanlış bir biçimde “ideolojik sağlamlık” olarak savunulabilmektedir. Sahip olunan inanç, fikirler kümesi yaşama dayatılmaya devam edilebilmektedir. Başarısız sonuçlar ise koşullara, uygulayıcıların kavrayışlarına bağlanabilmekte, sorgulama bir türlü değişen koşullara uygun teori, fikir vs üretilebilmesine gelmemektedir!

“Toplumu değiştirmenin pratiğinde, insanların ilk baştaki fikirleri, teorileri, planları ya da programlarının hiç değişmeden gerçekleştiği pek enderdir. Böyle bir durumda fikirler, teoriler ya da programlar genellikle kısmen, bazen de tamamen değişirler. Çünkü pratiğin akışı içinde önceden düşünülmemiş koşullarla karşılaşılır. Eğer devrimcilerin bilgisi de değişen duruma uygun bir hızla değişmezse, o devrimciler devrimi zafere götüremezler.” (age, s. 409-410)

Somut koşulların somut tahlilini yapamama, “fikirleri, teorileri ya da programları” değişen duruma göre yenileyememe, devrimin zaferini bile etkileyebilecek bir etken olmasına rağmen üzerinde durmama, görüldüğü yer ve zamanlarda itiraz geliştirmeme, buna çeşitli nedenlerle sessiz kalma devrimciler için kabul edilemez olmalıdır.

Lenin, Marksizm’in canlı yanına defalarca kez dikkat çekmiştir. Yazının başında alıntıladığımız şiirde olduğu gibi, daha çok övgü yerine daha çok okuma, daha çok araştırma ve pratikte sınama istemiştir. Marksizm’i eylem kılavuzu olarak ele almayıp dogmatikleştirirsek, Lenin’e göre “onu tek yanlılaştırır, tahrif eder, cansızlaştırır, yaşayan ruhunu ondan ayırır, onun en önemli teorik temellerini -diyalektiği, çok yönlü ve çelişkilerle dolu tarihsel gelişim teorisini- baltalar, tarihin her yeni dönemecinde Pratik görevleriyle bağı sarsarız.” (Lenin, Seçme Eserler, c. 11, s. 68)

Lenin, Marksizm’i eylem kılavuzu olarak ele almasaydı, emperyalizm teorisini geliştiremezdi. Marks, serbest rekabetçi dönemde yaşamış, Kapital’i bu dönemde yazmış, çeşitli politika örneklerini bu dönemde vermişti. Lenin, Marks dönemindeki eski “gelişen kapitalizm”e artık “can çekişen kapitalizm” demiş, emperyalizmin devrimi nasıl kaçınılmaz hale getirdiğini açıklamıştır. Bunu göremeseydi, “gelişen kapitalizm”in tahlillerini sürdürseydi “Leninizm, emperyalist dönemin Marksizm’i” olamazdı.

Lenin aynı makalesinde “sınıflar arasındaki temel ilişki değişmedikçe tarihin dönemeçlerinde değişmeyecek olan genel ve temel görevlerden” bahseder ve Rusya’nın ekonomik evrim doğrultusunun son 6 yılda değişmediğini vurgular. Fakat bu temel üzerindeki “somut sosyal ve politik durumun değişmesi gibi, acil ve dolaysız eylemin görevleri bu süre içinde çok çarpıcı değişmiştir.”

İşte bu değişim karşısında politika uygulayıp, dolaysız görevleri yerine getirebilmek, Marksizm’in eylem kılavuzu olarak ele alınmasıyla mümkün olacaktır. İşte tüm bunları göremeyen dogmatiklere karşı Lenin, Engels’in “öğretimiz bir dogma değil, eylem kılavuzudur” sözünü tekrar hatırlatır. Çünkü kendisi Marksizm’i çarpıtmakla, anlamamakla ve hatta dönem dönem anarşizmle, hizipçilikle suçlanmıştır.

Aynı sorunları Mao da yaşamış ve Rus devriminin tüm özgünlükleri sanki Çin’de varmış gibi ele alan dogmalarla sürekli uğraşmak zorunda kalmıştır. Ülkenin sosyo-ekonomik yapısının farklılığı, iktidarın parçalanmışlılığı, sınıfların pratikteki durumu göz ardı ediliyordu. Bu nedenle Mao sürekli olarak “önemli ya da belirleyici olan, genel ya da soyut düşüncelere göre değil, somut koşullara göre belirlenmelidir” sözünü çeşitli biçimlerde tekrarlıyordu. (age, s. 264) Mao’nun savaş boyunca izlediği taktiklerin ve savaş ağaları ile komprador burjuvaziyle dahi yapılan ittifakların değişkenliği bunun pratikte yansıması olmuştur. Teorinin, değişen koşullara uymaması durumunda bunu değiştirebilme gücü ve iradesinin olmasının komünistlik olduğunu, sınıf mücadelesini büyütme anlamına geldiğini biliyordu. “Değişik dağlarda değişik türküler söyle”, “hava değişince giysileri değiştirmek gerekir” gibi pratiği önceleyen çok sayıda uyarı Mao’da mevcuttur.

Dogmatizmde temel mesele her zaman için öznel ile nesnel olan arasındaki kopukluktur. Yani partinin, kişinin vs. bir fikri, programı vardır. Ama bunun yaşamın, mücadelenin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamaması önemli değildir. Bazen eleştiriler yoğunlaşınca, itirazlar yükselince, birçok sorun ayyuka çıkınca günü kurtarmak için kuramda, düşüncede belli değişiklikler yapılıyormuş gibi görülür, küçük yamalar yapılır. Ama aslında bir şey değiştirilmemiş olur. İlk fırsatta da her şey eski haline döner.

Dogmatizmin somut tezahürleri

Dogmatizme dair çok sayıda uyarı, örnek vs olmasına rağmen Türkiye devrimci hareketinde de çok ciddi etkileri olmaya devam etmektedir. Dogmatizme dair gazetemiz Özgür Gelecek’in 110 ve 111. sayılarında yazı çıkması ve buna tekrar değinme gereği duymamız tamamen bu ihtiyaçla ilgilidir. Dogmatizmin tezahür ettiği sayısız konu ve örnek vardır. Bunlardan en belirgini Kürt ulusal sorununa dair olandır. Kürt ulusal sorununda son 40 yılda çok sayıda gelişme yaşanmış, sosyal ve politik durumlarda değişimler görülmüştür. Bu değişimler dikkate alınmadan, “acil ve dolaysız eylemin görevleri”ni doğru belirleyebilmek imkansızdır. Bu somut değişimlerin karşılığını ustalardan veya devrimci önderlerde aramak boşuna bir çabadır. Bu çaba ortaçağ skolastiğini anımsatır sadece, olan bir fikrin her zaman ve her koşula uygun olduğunu savunmak…

Ortak düşmana karşı ezilenlerin yanında yer almak, birlikte savaşmak becerisini gösterebilmek burada temel mesele olmaktadır. Savaşın biçimi ittifaklar bugünün gerçeğinde aranır. Geçmişin sözlerinde değil. Bu Marksizm’in yaşayan canlı ruhudur. Bunun dışındaki her ele alış Marksizm’i kurutmakta, öldürmekte v çaresizliğe mahkum etmektedir.

Dogmatizme diğer bir örnek de seçim, referandum gibi somut politik durumlara yaklaşımdır. Sistemin araçlarının kullanımının reddi, devrimci araç ve yöntemlerle olduğu ve ezilenlerle buluşmayı sağladığı müddetçe hiçbir komünist önder tarafından reddedilmemiştir. Bu koşullara, güç dengelerine bağlanmıştır. Lenin, saldırıların en azgın olduğu gericilik yıllarında çok sayıda koşulu değerlendirerek Duma’ya katılım kararı almıştır. Bütün bu durumların soyut fikirlerle çözülmesi ve sınıf mücadelesine yanıt olunması mümkün değildir. İşte bu nedenle dogmatiklikten kurtulmanın uğraş gerektirdiğini ve bedelini ağır olacağını bilerek bu anlayışa karşı mücadele vereceğiz. Çünkü biliyoruz, ki, tarih yenilenmeyenleri affetmeyecektir. Sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarını karşılamak için olan tüm prangaları atmanın zamanıdır.  (Bitti)