Yaşamı başarı temelinde ele alanlar özgürleşir

Özgürlük, zorunlulukların ve sorumlulukların kavranmasıdır. Özgürlük anlamaktır. Kendini anlamak, bilmek, tanımaktır. Karşındakini, çevresini içinde yaşadığı toplumu, sınıfların varlığını ve mücadelesini anlamaktır. Doğaya-topluma-düşünceye-yaşama ait gelişim yasalarını anlamaktır. Özgürlük, aynı zamanda anlamak, anlaşılanı değiştirme eylemidir. Kendisine ve dışına karşı bilinçli ve örgütlü müdahaledir. Devrimin imkanını örgütlemektir. Özgürlük devrimdir.

Özgürlük, en yalın anlamıyla “anlamak-anlaşılanı değiştirmek” olarak açıklanabilir. Anlamak ne kadar önemliyse anlaşılanı devrimci temelde değiştirmek daha da önemlidir. Değiştirmeyi amaçlamayan her anlayış özgürlüğü daraltır ve sakatlar. Özgürlüğün gerçeğe en yakın şekilde kavranarak değiştirme eylemi her zaman kolay yaşanmaz. Bazen yetersiz ve yanlış anlamalar ve yetersiz değiştirme pratikleri yaşanır. Gerek toplumsal yaşamda gerekse devrimci yaşamda yanlış özgürlük kavranışına dair birçok fikre, pratiğe tanıklık edilir.

Özgürlüğün sakatlanarak en genel ifade edildiği şekli “istediğini istediğin şekilde ve zamanda yapma”dır. Eğer istekler zorunluluğun ve sorumlulukların kavranmasına hizmet etmiyorsa zorunlulukların değişimini amaçlamıyorsa orada “istek” gerçeklikten ve gerçekliği değiştirme amacından kopmuştur. Doğanın-toplumun-düşüncenin gelişim yasalarından uzaklaşmıştır. Özgürlük, bireye ait bencil ve keyfiyet dünyasında sıkışmıştır.

Devrimci yaşamda örgüt içinde küçük burjuvazinin tamamen bireyci-bencil dünyasından kaynaklı olarak özgürlüğü “istediğini istediği şekilde yapma, istediği gibi yaşama” eza “istemediğini istemediği zamanda yapmama” olarak tanımlar, açıklar ve uygulamaya çalışır. Küçük burjuvalar örgütsel katılım sağlayıp devrimci yaşama yüzünü çevirdiğinde her şeyin yoluna girdiğini ve tamamlanmış olduğunu zanneder. Oysa durum hiç de düşünüldüğü gibi değildir. Uzun erimli mücadele ve yoğunluklu iç çatışma yaşanarak ciddi bir çalışma ve eğitim yolu kat edilerek tam katılım (ideolojik katılım) yani özgürleşme eylemi gerçekleşir. Bu süreç yoğun çatışma ve mücadelelerle doludur. Düşme-kırılma-gerileme-yanılma yaşanmadan gelişme-ilerleme-sıçrama olmaz. Her gelişme, sayısız çatışma ve zorlu mücadeleyle yaşanır. Kolektife örgütsel olarak yeni katılım gerçekleştirenler yetersiz yanılgılı özgürlük düşünce ve pratikleri sayısız kez yaşayıp, tekrarlayabilir. Devrimci örgüt, kendisine örgütsel olarak katılım sağlayanların gerçekliğini ve durumunu bilmek zorundadır. Devrimci örgüt, bu duruma karşı bilinçle durma–ideolojik çatışma-eğitme-değiştirme temelinde sürdürülen mücadeleyi kazanma amaçlı yürütmelidir. Hiçbir amatörlüğe-yüzeyselliğe ve uzlaşmaya yer vermemelidir. Yol-yöntem-tarz-ölçü-çizgi belirleyip geliştirmelidir. Her zaman aynı yolu her zaman benzer yöntem ve tarzı uygulamamalıdır. Gerçekliğe gözlerini kapamayan özgünlükleri yenilikleri dikkate alan yöntemler geliştirilmelidir. Basmakalıpçı kaba dogmatik tarzlardan geliştirici olmayan anlayış ve yaklaşımlardan uzaklaşılmalıdır.

Kitle hareketlerinin yükseldiği toplumsal öfke ve kalkışların Gezi İsyanı’nda olduğu gibi yaşandığı dönemlerde değişime devrime yüzünü dönen sayısız insan olur. Devrime-özgürlüğe-sosyalizme sempati artar çoğalarak büyür. Ancak bu istem ve sempatiler devrim ve özgürlük bilincine dönüşürse gerçek bir özgürlük savaşçısı ve savunucusu olunur. Yoksa yanılgılı ve sahte özgürlük anlayışı ve pratiği örgüt içinde kol gezer. Tasfiyecilik adım adım etkisini artırarak çoğalır. İsteyenin istediği gibi yaşadığı, istediğini istediği gibi yapma pratikleri yaşanır. Bu bozma yozlaştırma pratikleri tasfiyeci yıkıcı ve dağıtıcı rol oynar.

“Özgürlük bilincine, örgütlü ve devrimci yaşama militan sorumluluğa anlam vermek. Anlamlandırmak, kendini değiştirmek dışına devrimci temelde müdahale etmek” yapılması ve başarılması gereken bunlardır. İstem ve sempatilerin bir eğilim olarak şekillenmesiyle birlikte örgütlü yaşama doğru adım atıldığında ilk başlangıç sürecinde sınıf bilinci ve mücadelesine dair birçok şeye anlam verilmez. Örgütlü yaşamın yasalarına ilke ve kurallarına hemen değer verilmez. Anlamlandırılamayan değer verilmeyen her şey karşısında bireyin istekleri eğilimleri alışkanlıkları, düşünce ve yaşamları ön plana çıkar. Bu durumda örgütün özgürlük bilinci ve hareket tarzıyla bireyin sahte özgürlük bilinci ve davranışı arasında çelişki ve çatışma başlar. Bu çatışmanın süresi ve yoğunluğu sürecin karakterine ve militanın gerçekliğine bağlıdır. Militanın ikna olma gerçekliği anlama ve mücadele etme eğilimi güçlüyse yetersiz ve sahte özgürlük anlayışı ve davranışı yerini adım adım devrimci özgürlük anlayışına ve pratiğine bırakır. Eğer durum tersi yönde ise militanın ikna olma durumu özgürlüğü anlamlandırma ve kendini değişme isteği zayıf ve yetersiz ise süreç sancılı ve çatışkılı bir şekilde sürer. Bu durum militanın ve örgütün gelişim yönüne zarar verir.

Zorunlulukların ve sorumlulukların kavranmasına en büyük katkıyı sunacak devrimci çabayı ortaya koyacak olan “Sınıf savaşımı ve devrimci örgütün önderliksel-yönetsel gücü ve devrimci ortamıdır”. Militanın gelişimi devrimci örgütün bütünlüklü gelişim mücadelesi içinde gerçek halini alır. Özgürleşemeyen başaramaz. Başaramayan yaşayamaz. Yaşamı başarı temelinde ele alanlar özgürleşir. Özgürlüğü, devrimci yaşamdan ve başarıdan kopartanlar sistemin kölesi olmaktan kurtulamaz.

 

Bir Partizan